![]()
Cihan İPEK
cihanipek@salihtas.net
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
10/01/2016
Din İşleri Yüksek Kurulunun
fetvasından ziyade, Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin gerçeğe aykırı bir
beyanla, ''Din İşleri Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformunun böyle bir
fetva vermediği, birilerinin amaçlı olarak böyle bir soru sorup , iyi niyetle
verilen cevabı dijital ortamda değiştirerek aleyhlerine karalama kampanyası
başlattıkları'' şeklindeki bir gerekçe ile, heberleri tekzip etmeleri ve
gazetecileri mahkemeye vermekle tehdit emleri üzerinde durulmalıdır. Adamlar o kadar modern bilgi ve
bilimden uzaktırlar ki, dijital olarak bir kez yayınlanan hiç bir yazının tam
olarak internetten silinemeyeceğini de bilmiyorlar. Nitekim bazıları ne yapıp
edip sonradan silinen bu yazının internetteki izini bulmuşlar. Silinen fetvanın
arşiv kaydına ulaşarak bilgisayar dili ile ''path'' denilen linkini tekrar
yayınlamışlar. O linke tıkladığınız an verilen fetvanın ilk şekli karşınızda
görülüyor. Bir ülkede, Diyanet İşleri
Başkanlığı veya Din İşleri Yüksek Kurulu da gerçek dışı beyanlarda bulunuyorsa
o ülkede artık kime ve neye inanacaksınız? Kaldı ki, özü itibarıyla verilen
fetva haklı olarak tepki gören ve sorulan sorunun konusu olan fiilden çok,
şayet böyle bir fiil meydana gelmiş ise, evlilik hukuku itibarıyla nikah
denilen evlenme akdine bu fiilin yansımasının ne olduğu ile ilgilidir. Ancak
adamlar, sorulan soruyu bilimsel ve modern toplumların terminolojisine uygun,
hukuk ve psikoloji bilimini de göz önüne alarak yorumlayacak entellektüel
derinlikten yoksun oldukları için, kaba bir terminoloji ile soruyu
yanıtlamışlar. Özü itibarıyla verilen fetvada soru konusu olan fiil ya da
düşünce savunulmamıştır, sadece böyle bir durumda nikahın ne olacağı konusuna
kendilerince açıklık getirmeye çalışmışlar. Açıklamalarını da üç tane kaynak
vererek yapmışlar. 1. İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, Mısır 1975, II, 33; İbn
Kudame, el-Muğni, VII, 486; 2. İbn Cüzey, el-Kavaninü’l-Fıkhiyye, 138; 3.
Merğinani, el-Hidaye, I, 192; Mevsıli, el-İhtiyar, III, 109. Dolayısıyla bu
şekilde ele alındığında fetvada bir sıkıntı da yok. Ancak yine de tüm bunlar şunu
gösteriyor: Din adamlarımız araştırmıyorlar, kendilerini yenilemiyorlar, çağa
uygun, akıl ve bilimi öncü kabul ederek yorumlar yapamıyorlar. Dini
açıklamalarını, işin manevi, psikolojik ve spiritüel yanından ziyade, yüzlerce yıllık
dogmatik fikirleri papağan gibi tekrarlayarak yapıyorlar. Böylece geldikleri
nokta ve düştükleri hal de ortadadır. Fetva konusu olan olaylar ve
fiiller dinle birlikte modern hukukun da ilgi alanındadır. Nikah denilen
evlenme akdi, hemen hemen tüm hukuk düzenlerinde bir şekilde düzenlenmiş ve
belirli kurallara bağlanmıştır. Kocasının öz kızına, üvey kızına, ya da kanunla
evlenmeleri mutlak butlanla (yoklukla) yasaklanmış olan bir kişiye, sapkın
yaklaşımlarını hisseden bir kadın, Medeni Kanun hükümleri uyarınca kocasına
karşı haklı sebepten dolayı boşanma davası açabilir. Bu durumlarda, bu davranış
içinde olan kişinin psikolojik sorunları varsa ya tedavi için uygun bir kliniğe
ya da psikologa yönlendirilir veya cezai bir davranış içine girmiş ve suç işlemiş
ise cezalandırılması için savcılıklarca hakkında soruşturma başlatılıp
yargılanması için aleyhine ceza davası açılır. Ayrıca anne, o kızı ile babanın
aynı ortamda yaşamaması için mahkemeden tedbir kararları da alabilir. Zaten tüm
modern hukuklarda devlet bu alanda çok etkin olarak resen de söz sahibidir.
Zira genel kabul görmüş modern hukuk teorilerine göre, çocuk anne ve babanın
çoçuğu olmakla birlikte, onların mülkiyetinde değildir, on sekiz yaşına kadar
devletin mutlak koruması altındadır. Aile de aynı şekilde devletin koruması
altındadır. (Aile ve Çocukları Koruma Kanunları veya normları…) Tüm batı toplumlarında ve hukuk
düzenlerinde de bu tür sorunların kuralları konulmuş, konu tartışılmış
cezaları, istisnaları ve yaptırımları belirlenmiştir. Konunun ülkemizde de
tartışılmasından korkmamak lazım. Sorunun halı altına süpürülmesi, ‘kol kırılır
yen içinde kalır’ denilmesi daha vahim sonuçlara neden olur. Yargıtayın bu
konularda hem medeni hukuk alanında hem de ceza hukuku alanında binlerce kararı
vardır. Mahkemelerce kişilerin sapkın ve mütecaviz eylemlerine karşı yüzlerce
hapis cezaları, hastanelerde müşahede altına alınma kararları verilmiştir. Asıl sorulması gereken şudur:
Diyanetin bu tür fetvaları veren, yüksek maaşlar alan yetkili din adamları hiç
mi yaşadıkları, maaş aldıkları, lojmanlarında oturdukları ülkenin mahkeme
kararlarına ya da hukuk sistemine bakamıyorlar ki bu şekilde kaba saba
geçiştirmelerle fetvalar veriyorlar? Lütfen Diyanet İşleri Başkanlığı
yetkilileri hiç kimseyi suçlamasın, haklarında verilen haberleri de gerçek dışı
beyanlarla tekzip etmesin. Kimseyi din düşmanı ve kendilerini de -ortaçağ
kliselerinin ve engizisyon mahkemelerinin bir zamanlar yaptıkları gibi,- dinin
tek sahibi ve yorumcusu ad etmesinler. Okuyup araştırmadığınız ve fikirlerinizi
yenileyemediğiniz için, yazıklar olsun size demekten başka ne diyelim? |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması - 23/04/2021 |
Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması |
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri - 30/03/2021 |
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri |
İktidar Utanmazlığı - 12/10/2020 |
İktidar Utanmazlığı |
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset - 08/12/2017 |
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset |
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var. - 06/12/2017 |
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var. |
Uyduruk bir masal - 26/11/2017 |
Uyduruk bir masal |
HUKUK DEVLETİ HAYALİNİN SONU - 06/11/2016 |
‘‘Bu yürüyüşümüze bir slogan da lazım. |
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016 |
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan |
Irak Federasyonu ve IŞİD (ISİS) - 19/06/2014 |
Irak Federasyonu ve IŞİD (ISİS) |
![]() |