Bir yorum okudum ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Geç oldu ama yazmasam rahat uyuyamayacaktım. Amacım laf yetiştirmek değil kimseye. Yazmazsam da olmazdı!

Kürt sorunu üzerinden toplumu milliyetçi ve şoven bir dalgayla biçimlendirmeye çalışan egemen stadikocu güçler sadece emekçileri değil, aynı zamanda da sol ve devrimci güçleri de, milliyetçi ve şoven bir duygu baskısıyla zehirlemektedir. Egemen devlet paradigması, işçilere ve emekçilere karşı yürüttüğü tüm saldırgan ekonomik ve sosyal politikalarını, doğrudan Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerin den kurguluyor. Sistemin tüm kirli partileri araların da ne kadar farklı söylem olursa olsun. işçilere ve emekçilere karşı uyguladıkları tüm yıkıcı politikaların dayanağı, son tahlilde, Kürt düşmanlığı olarak karşımıza çıkmaktadır. İşçilerin ve emekçilerin yürüteceği sınıf mücadelesinin engellenebilmesi için, Kürt sorununun çözümsüzlüğünü, zamana yayma politikalarının aslında, devrimci mücadelenin önün de, Kürt sorununu bir bariyer olarak kullanmaktadır. Sistem ve tüm iktidarı muhalefeti ! Türk milliyetçiliğinin zehirlediği toplumsal kesimler içerisindeki tepkilerin nasıl bir teori ve pratiğe sahip olduğunu, HDP' ye ve Kürtlere karşı girişilen saldırılardan anlamak mümkündür. Bu gurup doğrudan Kürt halkının kazanımlarına, HDP 'nin halklar arasındaki barışın köprüsü olma ihtimaline dahi açıktan saldıran, Türk şovenizminin zehirlediği faşist ve ırkçı guruplardır. Türk şovenizminin zehirlediği dolaylı düşmanlık yapan başka guruplara ait nasyonal kafalı kendisini sosyalist sanan kişi ve kurumlardır. Kendilerini filozof sanan, ama Türk şovenizminin iğnesini yiye  yiye  bağışıklık kazanan bu kalpazanlar, Kürt özgürlük mücadelesine destek  sunan, bir halkın tarihini, kültürünü ve dilini yasaklayan, aynı zaman da sınıf mücadelesini, Kürt düşmanlığı üzerinden  baskılayan, sorunun çözümsüzlünün,  sistemin nefes almasına yarayan bir olgu olarak karşımızda  durmasına tepki  veren, ezen bir ulusun devrimcileri olarak, ezilen bir ulusun , özgürlük mücadelesine destek sunmayı , etnik temelde siyaset olarak tanımlamaya çalışan bu nasyonal kafalar mı bize sosyalizmi öğreteceklermiş ?

Türk şovenizminin alçak basıncı altında kalan bu nasyonel  kafalar bilsin ki, ezen ulus milliyetçiliği ile ezilen ulus milliyetçiliğinin tarihsel öğretisini bilmekteyiz. Egemen ulus saldırganlığına karşı, ezilen ulusun, dilini, kültürünü ve kimliğini savunma savaşımı, ilerici bir savaşımdır. Hele hele Türkiye toplumlarının somut koşullarına dikkatlice bakıldığı zaman,  görülecektir ki, Kürt sorununun çözümsüzlüğü hem Türk ve Kürt halklarının milli bir boğazlaşmaya doğru evrile bileceği ihtimali, diğer yandan ise yukarıda da dikkat çekmeye çalıştığım, Kürt sorununun çözümsüzlüğünü, Türkiye devrimci hareketinin yükselmesini  de engelleyebilmenin bir aracı olarak sistem kullanmaktadır. Neresinden bakarsanız bakın, Kürt halkının tarihsel özgürlük yürüyüşünü  desteklemek aynı zamanda sosyalist olmanın bir zaruretidir. Kürtleri ve onların mücadelesini sözüm ona emperyalizmle işbirliği yapıyor. Şaikleriyle suçlarken, yedeklendikleri Türk şovenizminin donuna kadar emperyalizmin bir asırlık uşağı olduğunu göremezler, ya da görmek istemezler.

Ama söz bize gelince, biz sosyalizmi bilmeyiz, biz ezen ve ezilen ulusun ne anlama geldiğini bilmeyiz ve hepsini onlar bilir. Egemen güçlerin yıllarca Kürt halkına karşı uyguladıkları baskıcı ve asimile politikalarının iflas etmesi, Kürt sorununun çözümünün kaçınılmaz yakıcılığı karşısı da , egemen güçlerin bir takim söylem farklılıklarıyla, ama özünde ret ve inkardan vazgeçmeyen, günü kurtarma politikalarıyla yeni bir şoven dalgayla toplumu dizayn etmeye çalışan sisteme karşı mücadele verenleri, etnik siyaset yapmakla suçlayanların aklına kar yağmış .Her seferinde Marks ve Lenin’den alıntı yaparak, kendi yetmezliklerini kamufle etmeye çalışanlara , yine ondan bundan alıntıyı pek sevmememe karşın, Lenin bakalım ne diyor . Bu da kendisini herkesten daha akıllı ve donanımlı gören sosyalizmi egemen ulus şovenizmin kuyruğunda nara atmayı sanan zavallılara kapak olsun. Madem istediniz bende yazdım. Lenin, İkinci Enternasyonal partilerinin kendi burjuvazilerinin emperyalist politikalarını destekleme tutumlarını, bir ayrışma noktası olarak gördü. Gelişmiş ülkelerde reformist ve sosyal-şoven ‘sosyalist’ partilerle Marksist-Leninist hareket arasına kalın bir çizgi çekerek, III. Enternasyonal’i kurdu. III. Enternasyonal, bir önceki Enternasyonal partilerinin tersine, sömürge ülkelerdeki burjuva ulusal kurtuluş hareketlerinin emperyalist gericiliğe ve ülke içindeki işbirlikçi, anti-demokratik iktidarlara karşı ilerici niteliğini gördü. Emperyalizme karşı mücadeleyi gelişmiş ülkeler proletaryasının sosyalist hareketiyle sınırlı gören, türlü türlü eksikler bularak sömürge ülkelerdeki ulusal kurtuluş hareketlerinden uzak duran II. Enternasyonal partilerinin tersine, burjuva milliyetçiliğiyle tüm bağları kopardı.

Emperyalist ülkelerdeki sosyalist proleter hareketle, sömürge ülkelerdeki ulusal kurtuluş hareketini emperyalizme karşı mücadelenin sarsılmaz müttefikleri olarak ilan etti. II. Enternasyonal’e I. Enternasyonal’den miras kalan 'Bütün ülkelerin işçileri birleşin' sloganını, emperyalizm çağının gereklerine göre, 'Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halklar birleşin' olarak yeniledi.

 Hadi buna göre şimdi Kürt ulusal demokratik ' hareketini etnik ve milliyetçi bir hareket olarak tanımlayabilecek biri varsa buyursun yazsın. Sanmayın ki sizden başka kimse okumuyor!  Siyasi tartışmayı bir alt etme psikolojisinden çok, öğrenmeye çalışan biriyim. Ancak kolay kolay da kimse bana madik atamaz. Bu da böyle biline !