Cihan İPEK
cihanipek@salihtas.net
Düz devletin öncelikleri nedir?
13/01/2014

Devletin en üst düzeydeki yetkililerince teyit edildiği gibi, Türkiye’de her zaman klasik düz devletin dışında bir de derin veya paralel bir devletin var olduğu hep söylendi.

Derinliklerden kaynaklı, yargının da aracı kılındığı son günlerde meydana gelen mevcut karışık, çatışmacı siyasi ortam ve gündemden dolayı, Kürt çevreleri ve Kürt siyasi kuruluşları, Hükümetinin başlattığı çözüm sürecinin akamete uğramasından veya uzun süreliğine rafa kaldırılmasından kaygılı. Kürtlerin bu tarz kaygılarını herkesin anlaması gerekir. Kürtler, bu kaygılarında haklıdırlar. Geçmişte de olduğu gibi derin ve düz devletin tarafları, pasta paylaşım kavgalarında Kürtleri kendi kavgalarına kurban etmek isteyebilirler.

Kürtlerin yoğunlukla yaşadıkları bölgelerde, Fetullah Gülen Cemaati, Kürt siyasi yapılanmaları nedeniyle pek taban bulamadığı bir gerçek. Cemaatin Türkiye coğrafyası itibarı ile en güçsüz olduğu coğrafya Kürdistan bölgesidir. Dolayısıyla Fetullah Gülen Cemaati ile BDP’nin birbirini anlama, diyalog geliştirme veya birbirlerine empati ile bakması orada kalsın; aralarında sert bir siyasi çatışmanın var olduğu da söyleniyor. Demek ki aralarında bir esaslı uzlaşmazlık var.

Oysa mevcut AK Parti iktidarı, Kürt siyasi hareketi ile bir diyalog halindedir. Bu diyalog veya pazarlığı taraflar inkar etmiyor. (BDP Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş da, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) düzenlediği ‘‘Tigris Diyalogları’’ seminerindeki konuşmasında bu diyalog ve pazarlığı teyit etmişti.) Devletin ilgili organları ile Sayın Öcalan arasındaki görüşmelerin bu son çatışmacı kaotik ortama rağmen de hala devam ettiği söyleniyor.

Dolayısıyla Kürt hareketinin AK Parti ile cemaat arasındaki çatışmada, cemaate karşın hükümeti koruyucu bir pozisyon alması anlaşılabilir. Zira hükümet aynı zamanda yasal (düz) devleti de temsil ediyor ki bu düz devlet demokratikleşirse Kürtlerin de yönetime katılacağı, partisibe olacağı bir devlet olma umudu söz konusu.

Bu nedenle, Kürtlerin veya Kürt siyasi hareketlerinin, Kürt halkının hakları ve ulus bilinci ile hareket edip, yasal devletten yana tavır takınmaları gerektiğini savunmak yanlış değildir. Böyle bir tutumun mantık dışı olduğunu veya ihanet içerdiğini söylemek abestir, kimseye yarar getirmez.

Ancak Kürt Siyasi Hareketleri yasal devletle uzlaşmacı ve devleti koruyucu bir pozisyonu savunurken, ister düz ister derinler tarafından olsun yıllarca Kürtlere yutturulmaya çalışılan ‘‘Kürt sorunun kökü dışarıda olan Ermeni, Yahudi, Rum lobilerinin bir oyunu olduğu’’ şeklindeki tuzağa da düşmemeye özen göstermelidirler.

Türkiye'de devlet denen yapıyı anlamak için analiz sığlığına düşmemek gerekir. Eğer Kürtlerin şimdiye kadar maruz bırakıldıkları haksızlıkların asıl nedeni derin devlet veya paralel devletler veya yapılar ise, bu yapıların hangi noktalarda düz devletle birleşip hangi noktalarda ayrıldıklarını iyi gözlemlemek gerekir.

Bir demokratik hukuk devletinde, önemli olan devletin hangi ilkelere göre işlediğidir.

Dolayısıyla Kürt siyasi yapılanmalarının çözüm sürecinde, Türkiye de barışı ‘‘kökü dışarıda lobiler istemiyor’’ tarzı absurd indoktrine edici düşüncelere odaklanmalarından ziyade, yasal/düz devletin önceliklerinin ne olacağına bakmaları ve buna yoğunlaşmaları, Kürtler için çok daha önemlidir.

Şayet hala düz devlet yöneticileri, devleti ve devletin yönetimi altındaki etnisiteleri ve halk gruplarını tanımlarken, geçmişte olduğu gibi tekçi tanımlarla kitleleri ikna edip arkalarına almaya ve bu yönde faaliyet yürütmeye çalışıyorlarsa, bu klasik ezberlerden öte bir şey değildir ve kesin olarak çözümsüzlüğü dayatmaya işarettir.

Türkiye'de derin, paralel veya düz devlet her neyse, devlet her zaman tektir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de dediği üzere, devlet yöneticileri, devleti sadece ‘‘Türk Devleti’’ olarak tanımlayıp kabul ediyorlar. Durum böyle olunca, Kürtler ve Müslüman olmayan unsurlar noktalarında düz devlet, derin veya paralel devlet versiyonlarında pek de fark görülmemektedir. Kürtlerin devlet yönetiminde ikincil konumda kalmaları konusunda, derin, paralel ya da yasal/düz tüm devlet şekilleri fikir birliği içindedirler. Bildiğimiz ve görünen yasal/düz devlet, şimdiye kadar, hükümetleriyle, meclisiyle, yasalarıyla ve Yargı kararlarıyla Kürtlere ikinci konumu dayattılar. Derinler ise bunu silahla, işkencelerle ve hapishanelerle yaptılar.

Türkiye’de şu anki mevcut yargı ve siyaset çatışması, tarafların Kürtleri ikincil konumdan çıkarmak, haklarını vermek ve özgürleştirmek istekleri yüzünden veya demokratik hukuk devleti ilkelerinde farklılaştıkları için yaşanmıyor.

Dolayısıyla, tüm Kürt siyasi hareketleri, devletten Kürtlerin siyasal ve kültürel olarak varlığını tamamen ve Anayasal düzeyde kabul eden, onları ikincil konumdan çıkaran, devlet yönetimine ve eğitime eşit yurttaş olarak katan ve bireye değer veren daha özgürlükçü bir yönetimi ve yargıyı talep etme istemlerinde dikkatli olmaları ve zaafa düşmemeleri gerekir.



1554 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması - 23/04/2021
Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri - 30/03/2021
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri
İktidar Utanmazlığı - 12/10/2020
İktidar Utanmazlığı
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset - 08/12/2017
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var. - 06/12/2017
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var.
Uyduruk bir masal - 26/11/2017
Uyduruk bir masal
HUKUK DEVLETİ HAYALİNİN SONU - 06/11/2016
‘‘Bu yürüyüşümüze bir slogan da lazım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
 Devamı