Mahkemelerin duruşma salonlarında, hakim koltuğunun arkasında ‘‘Adalet Mülkün Temelidir.’’ diye bir yazı var. Buradaki mülk kelimesi ile ‘‘Devlet’’ kastedilmektedir.

Ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan beri yargı hakkında hep şöyle yazılar okuyoruz. ‘‘Yargı tarafsız değil;

Yargı iktidardaki partinin elinde;

Yargı Kemalistlerin elinde;

Yargı TSK'nın tekelinde;

Yargı Komünistlerin eline geçmek üzere;

Yargı Adalet Bakanı Mehmet Moğoltay eliyle Alevilerin eline ha geçti ha geçecek;

Yargıda Mehmet Ağar ve Alaatin Çakıcı'nın etkileri görülmeye başlandı;

Yargıyı Fetullah Gülen cemaati ele geçirmek üzere;

Yargı tamamen cemaatin kontrolüne girdi;

Yargı cemaatin elinde;

Yargı cemaatin talepleri doğrultusunda harekete geçti…’’

Ya şimdi…?

‘‘HSYK seçiminde hatta yaptık. Yargıyı cemaatin kontrolünden çıkarmak lazım...’’ deniliyor.

Peki sonra?

Yargıda her şeyi yine Adalet Bakanına bağlamak ve onun kontrolü altına koymak gerekir. Yargıda tek söz Adalet Bakanının olmalı.

Adalet Bakanı kim?

Adalet Bakanı, iktidardaki siyasi bir parti mensubu kabine üyesi.

Yargının Adalet Bakanına bağlanması ne anlama geliyor?

Yargıyı siyasi iktidara bağlamak ve siyasi iktidarın kontrolüne koymak demek değil mi bu? Yani yargıda da söz yürütmenin olsun istiyorsunuz...

Peki, hiç kimseye bağlanmamış, tamamen hukuka ve adalete bağlı, yüksek yargı kurullarının, yani HSYK üyelerinin, liyakate dayalı ve içlerinde baroların da yer aldığı yargı mensuplarınca seçilen, bağımsız, tarafsız, adil, dürüst, güvenilir, şeffaf bir ‘‘Yargı Teşkilatına’’ ne dersiniz?

Adil, dürüst, güvenilir ve şeffaf bir Yargı Teşkilatı demek, adil, dürüst, güvenilir ve şeffaf devlet demek. Zira mahkemelerde yazıldığı üzere ‘‘Adalet Mülkün Temelidir:’’

Sizce böyle bir Yargı Teşkilatı Türkiye için bir gömlek fazla mıdır acaba?

Umut adalet arayanların ekmeği, umar ha umar…