Cihan İPEK
cihanipek@salihtas.net
Mahkemeler reform yasalarının ruhunu anlıyor mu?
08/12/2013

Türkiye’de yargı alanında yapılan reformlara kamuoyunda yargı paketi, torba kanun ve saire denilmektedir. Üçüncü Yargı Paketi denilen yasalar parlamentodan geçince, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, şöyle bir açıklamada bulunmuştu: ‘‘Yargı çıkardığımız yasaların ruhunu iyi anlamalıdır. Tutuklama bir tedbirdir. Tedbir mahkûmiyete dönüşmemelidir”

Ancak Avukatlar ve Barolar, Yargının hala Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları doğrultusunda çıkarılan bu reform yasalarının ruhunu anlamadıklarını, eski statükocu yöntem ve alışkanlıklarda ısrarcı olduklarını söyleyip hep sitem etmektedirler.

Zira Anayasa Mahkemesi 04.07.2013 tarih ve 2012/100 esas sayılı kararında CMK’nın 102. Maddesinde yazılı azami tutuklama süresi olan beş yılı, CMK’nın 250. Maddesi ile yetkili ‘‘Özel Ağır Ceza Mahkemeleri’’nin görev alanına giren suçlar bakımından iki kat olarak düzenleyen 3717 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 10. maddesini, Anayasanın 2., 13.ve 19. Maddeleriyle güvence altına alınmış kişi özgürlüğü hakkına aykırı bulup iptal etmiştir. Buna rağmen mahkemeler hala bu kapsamdaki yargılamalarda uzun süreli tutukluluk kararlarını vermekte ısrar ediyorlar.

Nihayet Anayasa Mahkemesi CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ın uzun süreli tutuklulukla ilgili bireysel başvurusunu 04.12.2013 tarihli oturumunda kabul ederek, 2012/1272 esas sayılı kararıyla, Balbay’ın tutukluluğunun makul süreyi aştığını ve tutuklamanın aynı zamanda Anayasanın 19. Maddesinin yedinci fıkrasıyla bağlantılı olarak 67. Maddesinin birinci fıkrasına aykırılık teşkil ederek başvurucunun ‘‘Seçilme Hakkını’’ da ihlal ettiğini tespit etti.

İlk derece mahkemeleri, Anayasa Mahkemesinin 2012/1272 esas sayılı bu kararından sonra uzun süreli tutuklamalar konusunda nasıl bir tavır alacaklarını zaman gösterecek. Ancak Diyarbakır Barosu Başkanlığının bu konuda ki çağrısının mahkemelerce dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

Diyarbakır Baro Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi, benim de hazır bulunduğum 05.12.2013 tarihli basın açıklamasında özetle şunları dile getirdi.

Kişi özgürlüğü hakkı Anayasa’nın 19.maddesi, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi ve daha birçok uluslar arası insan hakları belgesiyle koruma altına alınmıştır. Ne yazık ki, ülkemizde bu temel hakka öteden beri keyfi tutuklama kararları ve makul olmayan uzun tutuklama süreleriyle haksız ve hukuka aykırı şekilde müdahale edilmektedir. Özellikle Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde yapılan yargılamalarda, uzun ve makul olmayan tutukluluk süreleri ağır bir insan hakları sorununa yol açmıştır. Halen binlerce insan beş yıldan fazla uzun bir süredir tutuklu olarak yargılanmaktadır. Uzun tutukluluk sürelerinin yol açtığı ağır mağduriyet ve insan hakları sorunu kamu vicdanını yaralamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’deki uzun tutukluluk uygulamasını insan hakları ihlali olarak tespit eden kararlarına rağmen, mahkemelerin bu yöndeki uygulamalarında pek bir iyileşme görülmemiştir.

Anayasa Mahkemesi kararları, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Hiç bir kişi, organ veya mercii anayasa mahkemesi kararlarını göz ardı edemez. Bu nedenle kararın icrası çerçevesinde başvurucunun (Mustafa Balbay’ın) kişisel mağduriyetinin sona erdirilmesi, diğer bir ifadeyle derhal tahliye edilmesi gerekir. Özellikle makul olmayan tutukluluk durumu bağlamında bu başvurucunun ayrıca seçilme hakkının da ihlal edildiği tespit edilmiş olması nedeniyle; Diyarbakır Barosu olarak Sayın Mustafa Balbay’ın yanı sıra halen tutuklu olan milletvekilleri; Sayın Selma Irmak, Sayın Faysal Sarıyıldız, Sayın İbrahim Ayhan, Sayın Gülseren Yıldırım ve Sayın Kemal Aktaş’ın tutukluluk durumlarına son verilmesi çağrısında bulunuyoruz. Tutuklu Milletvekillerinin serbest bırakılması hukukun, mahkeme kararının ve halk iradesine saygının gereği olduğu gibi, toplumsal barışa da bir katkı sunacaktır.

Hükümeti ve Parlamentoyu da bu konuda göreve çağırıyoruz. Fikirsel ve politik niteliği bulunan suçlar bakımından tutuklu bulunan milletvekilleri sorununa kesin ve köklü bir çözüm bulunması bakımından Anayasanın 83. maddesinde derhal değişiklik yoluna gidilmeli, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması her koşulda Meclis Kararına bağlanmalıdır.



1353 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması - 23/04/2021
Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri - 30/03/2021
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri
İktidar Utanmazlığı - 12/10/2020
İktidar Utanmazlığı
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset - 08/12/2017
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var. - 06/12/2017
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var.
Uyduruk bir masal - 26/11/2017
Uyduruk bir masal
HUKUK DEVLETİ HAYALİNİN SONU - 06/11/2016
‘‘Bu yürüyüşümüze bir slogan da lazım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
 Devamı