Cihan İPEK
cihanipek@salihtas.net
Demokratikleşme paketi mi, Devletin Kürt Filmi mi?
26/09/2013

Demokratikleşme paketi mi, Devletin Kürt Filmi mi?

       AK Parti hükümetinin, Türkiye’de Kürtlerin dil, kültür ve yönetime katılamama sorunlarının çözümü konusunda bir demokratikleşme sürecini başlattığı söylenen bu günlerde, herkes Başbakanın Eylül sonunda açıklayacağını deklere ettiği ve yardımcısı Beşir Atalay’ın da içeriğinde‘‘epey sürprizler’’ var dediği demokratikleşme paketinin neler içireceğini çok merak ediyor.

Bu durum bana 2009 yılında yayınlanan Belma Akçura’nın ‘‘Devletin Kürt Filmi’’ isimli kitabını hatırlattı. Belma Akçura, kitabında, Sayın Öcalan’ın Suriye’den ayrılıp Roma’ya gittikten sonra, devletin, yüz binlerce dolar ödeyerek hazırlattığı, -ancak senaryosunda Kürt halkından ve kültürel sorunlarından hiçbir şekilde söz edilmeyecek, PKK, ETA ve IRA gibi örgütlere benzetilmeyecek, sadece ve sadece PKK’nın bir terör örgütü olduğu dünyaya anlatılacak- bir filmin öyküsünden bahsediyor. Akçura, yapılan çekimler sonrasında film görüntülerinin arka planında ilgililerce istenildiği üzere Anıtkabir ve Türkiye Bayrağı gözükmediği için filmin yönetmeni fişlenip, film de gösterime konulmamıştır, diyor.

Kitapta ayrıca Cumhuriyetin kuruluşundan 2009 yılına kadar devam eden devletin Kürtlere ve Kürt diline yaklaşımını gösteren, Şark Meselesi, Doğu Sorunu, Güneydoğu Sorunu gibi isimlerle hazırlanan 70 kadar Kürt Raporu da derlenmiş.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, siyasi olarak neden Kürt sorununu çözmüyor veya çözemiyor diye dert edinen birileri varsa, bu kitabı muhakkak okumalarını öneririm. 

AK Parti üçüncü hükümetinin hazırladığı söylenen demokratikleşme paketine dönecek olursak, benim arzum, Başbakanın, artık bu ülkede Türkler ile Kürtlerin dil ve kültür hakları bakımından ‘‘eşit, özgür ve kardeşçe muamele’’ görebilecekleri devletin eşit yurttaşları olduklarını belirten bir ‘‘Haklar Bildirgesi’’ açıklamasıdır. 

Zira modern, demokratik ve özgürlükçü devletlerin üzerinde günümüzde dahi etkisi oldukça geniş olan ‘‘1789 Fransız Devrimi’’nin temel sloganı da, ‘‘Eşitlik, Özgürlük ve Kardeşlik’’ti.

Fransız devriminin siyasi düşünürlerinden Jean-Jacques Rousseau, bu bağlamda  ‘‘İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Temeli ve Kökenleri / Discours sur l’Origin et les Fondements de l’Ingalité parmi les hommes’’ adlı eserinde, eşitlik prensibine oldukça önem veriyor. Rousseau,  insan psikolojisi açısından, köle olarak eşit muamele görmeyi, özgür ama eşit olmayan bir muameleye maruz kalmaya yeğleyecek kadar eşitliğin önemini vurguluyor.  

Özgürlükçü ve insan haklarına dayalı demokratik hukuk devleti olmanın gereği olarak, -tüm ayrıntılarıyla ulusal dokümanlarına yazılı olmasa da- günümüz devletlerinde geniş kitleler tarafından, dil ve kültür açısından da eşitlik ilkesi genel kabul görmüş temel bir hukuk devleti ilkesidir. Yine günümüz demokratik devletlerinin çoğunun ulusal hukuk normlarında da dil ve kültürel haklar bakımından yurttaşların eşitliği ilkesi benimsenmiş ve kabul görmüş bir kuraldır.   

Ancak 21. Yüzyılı yaşadığımız bu ileri teknolojik çağda, Türkiye’de hala Anadil ve kültür eğitimi konusunda Kürtler ve Türkler arasında eşitliğin ya da eşitsizliğin tartışılıyor olması çok acı ve utanç vericidir. Kaldı ki, halklar arasındaki eşitliği tanımlayan ideal prensipleri bir kenara bıraksak dahi var olan yasaların bile yurttaşlara eşit uygulanmadığı bir ülkede yaşamak gerçekten inciticidir, onur kırıcıdır.

Gün gelir, devletin adil olmayan ve yasaları eşit uygulamayan bu tarz uygulamaları, ülke yurttaşları ile yöneticilerinin hem genel ahlaklarını hem de adalet duygularını tamamen bozabilir. Ondan sonra artık hiçbir şekilde herhangi bir yasaya tabi olma ve halka saygı duyma mecburiyetinde olmadığını düşünen, otoriter yöneticiler başa gelir. Adalet ve eşitlik duygusu bozulmuş bu yöneticilerin, ne dini ne de felsefi veya siyasi inançları olmaz. Öyle bir ülkede hiç kimse bir diğerinden adil olmayı ve yasalara saygı göstermeyi de bekleyemez. Güç ve sermayeyi elinde bulunduranların balyoz kanunları yürürlüğe girer.  

Katı anti demokratik yapısına ve meşruiyet kaynağına olan itirazlarıma rağmen, yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 10. ve 17. maddelerinin birlikte şu hükümleri içerdiğini belirtmek gerekir.

 ‘‘Herkes, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde, eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar. Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.’’

Bu güne kadar, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, idari yöneticileri ve yasa uygulayıcıları, dil, kültür ve yönetime katılma hakları açısından, Kürtlerin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme konusunda onlara eşit ve adil olmayan bir muameleyi reva gördüler.

Umut ediyorum ki Başbakan Erdoğan’ın açıklayacağı demokratikleşme paketi de Devletin Yeni Bir Kürt Filmi olarak Kürtleri ve siyasi temsilcilerini hayal kırıklığına uğratmaz.

Unutulmamalı ki, demokratik bir devlet olabilmenin anahtarı özgür yurttaşlardır. Özgür yurttaş olabilmenin anahtarı da eşit yurttaşlar olmaktır. 



1466 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması - 23/04/2021
Kültür ve Tarihi Varlıkların Korunması
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri - 30/03/2021
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkileri
İktidar Utanmazlığı - 12/10/2020
İktidar Utanmazlığı
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset - 08/12/2017
Asker Devletler ve Çatışmalı Siyaset
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var. - 06/12/2017
Sanki yine oyun içinde anlaşmalı bir başka oyun var.
Uyduruk bir masal - 26/11/2017
Uyduruk bir masal
HUKUK DEVLETİ HAYALİNİN SONU - 06/11/2016
‘‘Bu yürüyüşümüze bir slogan da lazım.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan - 10/01/2016
Diyanet İşleri Başkanlığı, Fetva ve Yalan
 Devamı