Başbakan Sayın Erdoğan, her yurtdışı gezisine çıktığında, oralarda çok adil ve etkileyici şeyler söylüyor. Nedense Türkiye’ye döndüğünde de hükümet, onun oralarda neler söylediğini unutuyor gibi.
Mesela bundan birkaç yıl önce Başbakan bir Almanya’ya gezisinde ‘‘Asimilasyon bir insanlık suçudur’’ demişti.
Oysa Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretim okullarındaki minik Kürt çocuklarına hala her sabah ‘‘Varlığım TÜRK varlığına armağan olsun!’’ dedirterek, onlara Türk olduklarına ve Türk Milletini özlerinden (kendilerinden) daha çok seveceklerine dair yemin ettiriyor.
Bu asimilasyonun daniskası mıdır dediniz? Teessüf ederim. Tabii ki bu bir asimilasyon değil(!) Kürtler Türkiye’nin vatandaşları değil mi? Bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içip, okullarından yararlanmıyorlar mı? Öyleyse varlıklarını Türk varlığına armağan edip Türk dilini ve Türk Milletini özlerinden daha çok sevmeleri gerekmez mi? Aksini savunmak nankörlüktür, bölücülüktür.
Başbakan bu günlerde ABD'nin başkenti Washington'daki temasları kapsamında düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmasında “Adaletin olmadığı yerde barış olmaz. Adil olmayan barış barış olmaz ve kalıcı olmaz” dedi. Ayrıca Amerikalı ünlü siyahî insan hakları savunucu Martin Luther King’in bir sözüne de gönderme yaparak, “Bir yerdeki adaletsizlik başka yerlerdeki adalete tehdittir” dedi.
Tabii başbakan bu sözleri İsrail-Filistin meselesi kapsamında söyledi. Acaba başbakanın bu sözleri, içinde bulunduğumuz çözüm ve barış süreci açısından Türkiye için de geçerli olacak mı? Yoksa eskiden olduğu gibi Türkiye’nin kendisine ait özel koşulları vardır mı denilecek?.
Gerçi Cumhurbaşkanı daha önce ‘‘Devlet, TÜRK devletidir. Ama vatandaş Türk olmak zorunda değildir’’ diye çözüm ve barış süreci ile yazılması düşünülen yeni Anayasa’nın kapsamına işaret etmişti ama... Bekleyip görelim. Mevlam ne eylerse iyi eyler.
Türkiye’de adil olmak ve adaleti tesis etmek kolay değil gibi ve selam…