Diyarbekir; olancası bir tutam can…

Bundan tam 350 yıl önce, Nisan ve Mayıs 1655’te ünlü gezgin Evliya Çelebi Diyarbekir’deydi. Bakın ne diyordu:

“Önce söylenmesi gereken, Kara Amid’in dünyada sağlam kalesi ve dayanıklı surlarıyla tanındığıdır. Dicle kıyısında doruğu gökyüzüne ulaşmış, yeryüzünde yüksekliğiyle meşhur olan Fis Kayası üzerinde kara taştan yapılmış, ters işli dünyada yüce, sağlam bir kaledir. Kalenin doğu ve kuzey tarafına eğimli semti göğe baş kaldırmış kayalar üstünde olup Fis Mağaraları bu yüksek yerin altındadır. Yunus Peygamberin makamı da oradadır. O kaleden insan aşağıya bakmaya cesaret edemez. Aşağıda akmakta olan büyük nehrin (Dicle) iki yanı güllük gülistanlık, bağ bostan ve reyhanlıktır. Burası yeryüzündeki dinlenme yerleri içinde tanınmış olan ve her yıl beş altı ay Diyarbekir halkının Şattu’l Arab Faslını ettikleri bir gezinti ve eğlence yeridir.”

Ve devamla der ki Evliya Çelebi:

“Tamamı 2008 adet dükkân, bayındır çarşıyı, o güzellik pazarını meydana getirir. Hepsinden önde gelen Hasan Paşa Pazarı (Hanı), sonra Sipahi Pazarı (Çarşısı), Attarlar Pazarı (gelen gidenin genizlerini kokuyla doldurur), Kuyumcular Pazarı. Bu anılan çarşıların hepsinde taş kemerler yapılmıştır. Demirciler Çarşısı, Çilingirler Çarşısı, Altın ve Mücevherciler Pazarı, Çizmeciler Pazarı, Palancılar Pazarı, Gazzazlar (İpek dokumacıları) Çarşısı ve Bezciler Pazarı. Sipahi Pazarındaki bedesten gayet bakımlı, süslü ve iki tarafı demir kapılı, sağlam taş yapıdır. Zengin tüccarlarla dopdolu olup bütün ülkelerin değerli ve kaliteli malları, az bulunan pahalı mücevherleri burada bulunur. Öte yandan bu bölgede işlenen kılıç, gaddâre, külünk, balta, ok, hançer, mızrak yalmanı ve ok peykânı başka yerde işlenemez. Ancak dünyanın yarısı olan İsfahan demircileri işleyebilirler. 

Ermeni demircilerin hepsi çekiç çalıp körüklerini çekerken musiki nağmeleri çıkarırlar.Ahenkli bir şekilde Kâr ve Nakş, Zecel ve Doğu şarkıları çalarken hem iş yaparlar hem de şarkı okurlar. Çekiç vururken yirmi dört tür usul ile ‘tırlaka tırlâk tırtırlâk’ diyerek ‘çifte dûyek’ usulünde çekiç vururlar. Körüklerini yine sofyân usül ile çekerler. 


Hallaçlar pamuğa tokmak vurduğunda yaylarının kirişinden Segâh Makamı, kimilerinden ise Dügâh ve Yekgâh (Yegâh) makamı duyulur. Ve usulü Yay Çemberi veya Sakîl usulüdür. Kazancılar da örs üzerine kızıl renkli bakıra on kişi olarak ‘Tân tâne tân tâne’ diye Sofyân usulüyle çekiç vurdukları zaman, Hüseynî sesini duyan ve usullerini gören maarif sahipleri hayran kalır.

Kuyumcular gümüş kap kacak yapmada ve altıncıları altın taç ve saf altından mücevher kap kacak yapmada benzersiz ustalardır. Kalemkârları renkli nakış işlemede sanki nakkaş Mânî, Behzad ve Erjeng’dir. Özcesi sanat sahipleri her yönden bu derece yetkin ustalardır.

Amid halkının yüz rengi, su ve havasının tatlılığı ve Hamravat suyunu içmelerinin etkisiyle kızıldır. Çoğunlukla orta boylu, sağlam bünyeli, güzel yüzlü ve iri adam olurlar. En az yaşayanları yetmiş seksene ulaşmışken bile çalışmak ve kazanmaktan geri durmazlar. Kalplerde arzu uyandıran güzel çocukları vardır. Mütevazı, yumuşak, güzel görünüşlü, peri yüzlü, ay parçası gençleri vardır. Şark diyarı olduğundan (Amid Halkı) bölgesel şive ile belagat üzere konuştuklarında, gönlü yaralı âşıklar hayat bulur. Her cümbüş ve hareketleri, yürüyüş ve duruşları insanı şaşkın eder. Hepsi zarif ve nükteci çocuklardır.”     

İçine kendimden de nağmeler kattığım bu uzun ve ayrıntılı anlatımın izleri, gören gözlerce görülebildiği kadarıyla Evliya Çelebi’ce sayfalarca anlatılır durur. Devamı için....Şeyhmus Diken

 

668 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın