'Esirlerin eli bağlı olduğu ve bu acıyla çıkardıkları seslerden vicdanı rahat etmeyen bir peygamberin dininden, insanlığın uykularını kaçıran bir din çıkarmak..'![]() “Siz Müslümanlar Allah-u Ekber deyip birbirinizi kesiyorsunuz” “11 Eylül’den sonra benim için çok şey değişti” “Arapların gözlerine baktığınızda onların şeytanımsı bir bakışa sahip olduklarını gerçekten de göremiyor musunuz?” … New York küçük dünya.. Her ulusu, dini inancı, kültürü bünyesinde barındıran bu şehirde bir yıl yaşamak kısa bir dünya turuna eş değer. Dünyanın her bölgesinin düşünce biçimini, onların olgulara ve olaylara bakışlarını genel manada elde etmek için eşsiz bir fırsat sunar bu durum. New York gözlemlerinden hareketle bazı silahlı İslami örgütlerin dünya nezdinde nasıl bir İslam algısı yarattığı üzerinde durulmaya çalışılacak bu yazıda. Bu tarz örgütlerin varlığının, İsrailli kuramcılar ve siyasetçiler tarafından tanımlanan biçimiyle Kurucu Kaos (yani Ortadoğu’da sürekli bir kaos durumu olmalı ki İsrail devleti kendi varlığını sürdürebilsin. Bunun için başta mezhep ve etnik temelli çatışmalar olmak üzere Müslümanlar sürekli birbirine düşürülmeye çalışılır arka planında İsrail ve öteki Emperyal güçlerin olduğu bir güç tarafından. Ama Müslümanlar bu oyunda birbirlerini öldürürken cihad ettiklerini sanırlar..) planıyla, Müslüman grupların birbirlerine ettikleri haksızlıklarla, Müslüman ülkeler arasındaki ekonomik ve politik üstünlük kaygısıyla da olan ilişkisi bulunmakta. Ama bu yazıda “büyük oyun kurucular”ın bu tarz örgütleri var ederek ya da var olmalarına göz yumarak tüm dünya nezdinde nasıl bir İslam algısı yaratmaya çalıştığı üzerinde durulmaya çalışılacak. Bir Müslüman olarak New York sokaklarına adımınızı atıp Güney Amerika, Kuzey Amerika, Avrupa, Rusya, Uzakdoğu, Afrika, Avustralya kıtasından birçok insanla görüştükten sonra bu insanların bazı söylemlerde hemfikir olduğunu görürsünüz. Bu da İslam’ a yönelik mesafeli ve korku dolu söylemlerdir. Bu düşüncenin son zamanlarda yani bazı örgütlerin Irak ve Suriye’de yaptıklarının medya aracılığıyla dünyaya servis edilmesinden sonra zirveye çıktığı görülür. Korku ve şaşkınlık içinde “Siz Müslümanlar Allah-u Ekber deyip birbirinizi kesiyorsunuz” sözlerine onlarca kes sadece ben muhatap oldum. Bunu söyledikten sonra cümlelerine devam etmek istiyorlar ama karşısındakini daha fazla incitmemek için gözlerinden okuyabildiğiniz “ya bizler sizlerin eline geçersek bizlere ne yaparsınız bunu hayal bile edemiyoruz” sözlerini dillendirmiyorlar. Aslında İslamiyet’i barbarlık ve terörizmle özdeşleştirme planlarının öncesi var ve malum olduğu üzere 11 Eylül saldırılarının planlanması ya da saldırılara göz yumulması bunun zirve yaptığı yerdir. New York’ta insanlarla İslamiyet ve Ortadoğu hakkında konuşurken en fazla duyduğum cümlelerden biri de “11 Eylül’den sonra benim için çok şey değişti” ifadesidir. 11 Eylül planı istenildiği gibi tutmuş ve İslamiyet barbarlık ve terörizmle eş değer olarak görülmeye başlanmıştır. Bu algıyla olaylara bakan insanlar da kendi ülkelerine, Ortadoğu’da sömürgecilik yapan ülkeler olarak değil bu “barbarlar toplulukları”na insanlık ve medeniyet götüren birer kurtarıcı olarak bakmaktalar (böyle düşünmeyip işin iç yüzünü bilen insanların varlığı çok olmasa da var). Amerika’nın veya öteki Batılı ülkelerin Ortadoğu’ya bu tarz müdahalelerini hem Müslümanların hem de kendilerinin özgürlüğü için kaçınılmaz olarak görürler. Bu yüzden Ortadoğu’ya yapılan askeri operasyonlara karşı çıkmamaktalar. Amerika’nın bugün bazı radikal İslamcı gruplara operasyonlar düzenlemiş olması bu amaçla doğrudan ilintilidir. Örgütleri var et (ya da buna göz yum), onlara en vahşi uygulamaları yaptırarak İslam’ı ve Müslümanları zihinlere barbarlıkla kazı ardından kendini bir özgürlük ve insanlık havarisi olarak sun.. 11 Eylül saldırılarından önce sadece modernizmin ve kapitalizmin şaşaasının sembolü ve uygulayıcısı olan Twin Towers (İkiz Kuleler) varken bunların yıkılmasına göz yumulduktan sonra onların yerine dikilen devasa yapının adı ise Freedom Tower (Özgürlük Kulesi) olur. Bu yapı kendi selefinin modernist ve kapitalist vazifesini yaparken aynı zamanda onun yüklenmediği bir misyonu da yani Amerika’nın tüm dünyanın “özgürlüğünün” teminatı olduğu misyonununda sembollüğünü üstlenmektedir. New York’un neresinden bakılırsa bakılsın devasa yapısıyla ben buradayım diyen bu yapı kendisine bakan insanlara da Amerika için bir şükran duası okutmaktadır: “İyi ki Amerika var ve onlarla mücadele ediyor. Yoksa bu Müslümanlar bizim ülkelerimizde de benzer şeyleri yapabilirler.” Söylemin en uç noktaya vardığı yerde, bazı Batılı fundamentalistlerin ağzından ““Arapların gözlerine baktığınızda onların şeytanımsı bir bakışa sahip olduklarını gerçekten de göremiyor musunuz?” sözlerini duymak dahi mümkün. Zaten barbarlık olarak görülen İslamiyet’in peygamberinin içinden çıktığı topluluğun en ağır hakaretlere maruz bırakılması kaçınılmaz oluyor. Arapların gerçekten şeytanımsı bir bakışa sahip olduklarına inanmaktalar ve hayretle bizlere siz bunu gerçekten göremiyor musunuz diye sormaktalar. Böyle düşünen insanların sayısı henüz kitlesel boyutta değil ama son dönemdeki radikal İslamcı örgütlerin varlığı devam ederse artık sadece Araplar değil diğer tüm İslam toplulukları “şeytanımsı bir bakışa” sahip olacaklar onların gözünde. Çünkü bu örgütlerin içinde sadece Araplar değil Kürt, Türk ve birçok milletten insan bulunmakta. Kısa bir süre önce Türkiye’ye döndükten sonra Batılı bir arkadaşımdan e-mail aldım. Mesajında kusmak üzere olduğunu ve akşam yemek yiyemediğini yazıyor. Irak’ta kafa kesme, insanları yan yana dizip tarama görüntülerini izlediğini, kız çocuklarını ve kadınları sünnet etme kararını okuduğunu ve benzer şeyleri görüp okuduğu için saatlerdir toparlanamadığını ve her an kusmak üzere olduğunu söylüyor. Saati kontrol ediyorum. Amerika saatine göre gece 3 civarında e-mail gönderilmiş. Mesaja daha iyi bakınca ilk mesajdan on dakika sonra ikinci bir mesajın daha yazıldığını görüyorum. Bu gece kesinlikle uyuyamadığını ve kusma hissinin devam ettiğini yazıyor. Ve ikinci mesajdan dakikalarca sonra göndermiş olduğu son mesajı da fark ediyorum: Bunlar kesinlikle şeytan. Tüm gece uyuyamamış olduğunu anlıyorum (benzer durumu birçok Müslümanın da yaşadığı bilinmektedir). Düz mantıkla bakanların neler söyleyebileceklerini kestirmek güç değil: Bu Batı’ya yaranmakta neyin nesi?. Burada söz konusu olan Batı’ya yaranmak değil. Aksine sinsi bir planla İslamiyet’in düştüğü veya düşürülmeye çalışıldığı negatif durumun ciddiyetini ortaya koymak amacı güdülmektedir. İslamiyet sadece bir ülkeye, bölgeye, kıtaya veya millete değil tüm dünyaya ve insanlığa gelmiştir. Bu yüzden İslam inancına göre Müslüman olmayan birini Müslüman etmek güneşin doğup battığı her şeyden değerlidir. Müslüman olmayanları sadece nefret edilmesi ya da yok edilmesi gereken insanlar olarak görmek İslamiyet’in ruhuna aykırıdır. Böyle bir düşünceye göre İslamiyet sadece belli bir bölgeye ve belli milletlere gelmiş demektir. Ve onlara göre hilafet kurup, ismi İslam olan bir devlet kurunca her şey halledilmiş Allah’ın emirleri yerine getirilmiş demektir. Ben âlemlere rahmet olarak gönderildim diyen bir peygamberin dinini bu duruma düşürmek ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Hem İslamiyet’i âlemlerden alıp dar bir bölgeye hapsetmiş hem de rahmet unsuru yerle bir edilmiş olunur. Bu plan tuttu mu? Maalesef tuttu. Bu saatten sonra Müslümanlar tek bir kötü harekette bulunmasalar bile İslamiyet en az önümüzdeki 50 yıl boyunca hak etmediği kötü bir unvan ile herkesin zihninde yer edecek. Ve unutulmaması gereken bir yön de ortada onlarca oyun bile olsa insanların başını kesip ibret-i âlem olsun diye sokak kenarlarına atan, tellere asıp şehirlerin merkezlerinde sallandıran, insanları kurşuna dizen, ele geçirdikleri bölgelerdeki savunmasız kadınlara, kızlara şehvetle bakıp onların ırzına geçme iştiyakını sürekli zihninde tutanların bizim içimizden çıkan Müslümanlar olduğu unutulmamalı. İş sadece oyun kuruculara havale edecek kadar basit değil ve bunun Müslümanlara bakan yönü üzerinde de özenle durulmalı. Esirlerin eli bağlı olduğu ve bu acıyla çıkardıkları seslerden vicdanı rahat etmeyip gözlerine uyku girmeyen ve gecenin bir yarısı esirlerin ellerini çözün talimatını veren bir peygamberin dininden insanlığın uykularını kaçıran bir din çıkarmak.. İlyas AKMAN |
1402 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |