"Halsizliğim arttıkça arttı. O kadar halsizdim ki lavaboya gitmek dışında yataktan çıkamıyordum... Hayatım tamamen tanınmaz bir hal aldı. Ne araba kullanabiliyorum ne de daha önce yaptıklarımı yapabiliyorum."
Tüm dünyanın muzdarip olduğu COVID-19'a Ocak ayında yakalanan 53 yaşındaki Kim Seaman, bundan aylar sonra, 20 Temmuz 2022'de verdiği röportajda hastalığının süren etkilerini böyle tarif ediyor.
Seaman'in bu kısa birkaç cümle ile anlattığı rahatsızlık, artık literatürde "uzun" veya "uzamış" COVID-19 olarak biliniyor.
Fakat bu "uzun" ifadesi kişinin PCR testinin pozitif çıkmaya devam edeceği veya hastalığın başkalarına bulaşacağı anlamına gelmiyor. Ancak, kişi COVID-19 semptomlarının bazılarını göstermeye devam ediyor.
Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezleri'nin (CDC) 300 bin kişi üzerinde yaptığı araştırma, ABD'de COVID-19'a yakalanmış 18-64 yaş grubunda yer alan her beş kişiden birinde, 65 yaş ve üzerinde ise her dört kişiden birinde semptomların en az birinin devam ettiğini gösteriyor.
Peki, uzun COVID-19 tam olarak ne anlama geliyor? Hangi belirtiler bu rahatsızlığın varlığına işaret ediyor? Hangi etmenler uzun COVID-19'a sebep oluyor ya da bir risk faktörü olarak karşımıza çıkıyor?
Ve belki de daha önemlisi: Uzun COVID-19'un tedavisi var mı? Yoksa, uzun COVID-19 ile yaşamayı nasıl öğrenebiliriz?
Omicron varyantının da etkisiyle hastalığın yeniden yükselişe geçtiği şu günlerde, dünyada son bir ay içinde konuyla ilgili yayınlanan araştırma ve makalelerin ne söylediğine birlikte bakmaya çalışalım...
Sık görülen belirtiler
Öncelikle, uzun COVID-19'un belirtilerinden başlamak gerekirse, yukarıda da atıfta bulunduğumuz CDC, sık görülen belirtileri şöyle sıralıyor:
Kimler risk altında?
Los Angeles Times gazetesinin aktardığına göre, uzun COVID-19 sendromu çocuklarda ya da yetişkinlerde, altta yatan bir rahatsızlığı olanlarda ya da tamamen sağlıklı kişilerde, enfeksiyon sırasında hastanede tedavi görenlerde ya da hastalığı hafif semptomlar ile atlatanlarda görülebiliyor.
Diğer bir deyişle, kimlerin sonrasında uzun COVID-19'dan muzdarip olabileceği çoğu zaman ilk bakışta anlaşılamayabiliyor.
Peki, hangi etmen ve belirtiler uzun COVID-19 riskine işaret ediyor?
İngiltere'de uzun COVID-19 üzerine yapılan 10 araştırmayı ve 1,1 milyon kişiye ait elektronik sağlık kaydını inceleyen araştırmacılara göre, beş etmen uzun COVID-19 riskini arttırıyor: İleri yaş, aşırı kilo ve/veya obezite, astım, kadın olmak ve var olan fiziksel ve mental rahatsızlıklar.
Benzer bir şekilde, Mart 2020 - Şubat 2021 döneminde COVID-19'a yakalanan 617 kişi üzerinde yapılan bir araştırma, astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) da dahil akciğer hastalığı bulunanların ve testleri pozitif çıktıktan bir hafta sonra antikor seviyesi daha düşük olan kişilerin daha uzun süre COVID-19 belirtileri gösterdiğini ortaya koyuyor.
Bunlar gibi daha pek çok araştırma benzer sonuçlara varmış olsa da ABD'nin Güney Kaliforniya Üniversitesi'nden (USC) araştırmacıların yaptığı 8 Temmuz 2022 tarihli bir araştırma, uzun COVID-19 ile yaş, ırk veya kanser, diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve obezite de dahil önceden var olan sağlık sorunları arasında bir bağlantı bulabilmiş değil.
COVID-19'a yakalanmış 308 kişiyi izleyen araştırmacılar, Mart 2020 ve Mart 2021 döneminde virüsle enfekte olan bu kişilerin yüzde 23'ünün 12 hafta sonra hala COVID-19 belirtileri gösterdiğini söylüyor.
Araştırma aynı zamanda, belli belirtiler ile uzun COVID-19 rahatsızlığı arasında bir bağ olabileceğini ortaya koyuyor: Hastalık sırasında boğaz ağrısı, baş ağrısı ve saç dökülmesi yaşayanlar, aylar sonra bile COVID-19 belirtileri göstermeye devam edebiliyor.
Aşılama, riski azaltıyor
Fakat şunu hatırlamakta fayda var: Bu bulgular, çoğunlukla aşılama ve yeni varyantların olmadığı dönemde yapılan çalışmalara dayanıyor.
Yapılan başka araştırmalar da aşılamanın uzun COVID-19 riskini azalttığını ortaya koyuyor. Avustralya'daki Kirby Enstitüsü'nden Prof. Gregory Dore'un söylediğine bakılırsa, pandeminin ilk yılında yüzde 10 ile 30 aşısız COVID-19 hastasının aylar sonra bile belirti göstermeye devam ettiği tahmin edilirken bu oran aşılama ile yüzde 5'e gerilemiş durumda.
Öte yandan, ABD'de 5 milyon kişi ile yapılan bir araştırma, yeniden enfekte olmanın uzun COVID-19 riskini arttırdığını gösteriyor.
COVID-19'un "en kötü" varyantı olduğu söylenen Omicron BA.5'in de etkisiyle vaka sayılarının yeniden yükselişe geçtiği, ister çoğu sosyal medya kullanıcısı gibi "Centaurus" deyin ya da demeyin BA.2.75 alt varyantının da 10'dan fazla ülkede görüldüğü günlerde hastalığa yeniden yakalanmak ile uzun COVID-19 arasındaki bu ilişki dikkate değer görünüyor.
Tedavi: Çözüm, mitokondrimizde mi?
Peki, diyelim ki o veya bu sebeple belirtileri aylarca, hatta yıllarca süren uzun COVID-19'dan mustaribiz. Bu durumun tedavisi mümkün mü?
The Guardian gazetesinden Melissa Davey'nin de altını çizdiği üzere, uzun COVID-19 rahatsızlığının kesin sebeplerinin hala araştırılıyor oluşu ve araştırmacılar arasında bu konuda yaygın bir fikir birliği bulunmaması tedaviyi zorlaştıran bir etmen olarak karşımıza çıkıyor.
St. Vincent Hastanesi Rehabilitasyon Birimi Direktörü Steven Faux, "Biri, uzun COVID-19'u tedavi etmenin inşa etmeye devam ettiğimiz bir uçağı uçurmaya benzediğini söylemişti" diyerek durumu şöyle açıklıyor:
"Bazı sık görülen belirtiler mevcut; fakat çok farklı belirtiler gösteren kişiler de var. Örneğin, bazılarında halsizlik ve çarpıntı görülüyor, bazıları 'beyin sisi' ve işe dönmekte güçlük yaşıyor, bazı kişilerin akıl hastalıkları kötüleşiyor. Bazı insanlar ise kondisyon kaybı, nefes alamama veya öksürük gibi rahatsızlıklar yaşadığı için o kişiler ile farklı şekilde ilgilenmek gerekiyor.
"Dolayısıyla, durum şöyle değil: 'Tek bir şey bulalım, onu bulduktan sonra da her şey çözülsün.' Durum, hiç böyle değil."
Öte yandan, yapılan bir araştırma "vücudun enerji santralleri" olan mitokondri organelinin tedaviye giden yolu açabileceğini gösteriyor.
Mitokondrinin böyle adlandırılmasının sebebi ise yediğimiz yemekleri "hücrelerimiz için bir çeşit enerji birimi gibi hareket eden karmaşık bir kimyasal" olan ATP'ye çevirmesi. ATP olmasaydı beyinden kaslara her bir hücre ihtiyacı olan "yakıttan" mahrum kalır, organlar iflas ederdi.
Hücrelerimizdeki DNA'nın haricinde mitokondrinin kendi DNA'sının (mtDNA) olması da bu organeli eşsiz kılan özelliklerden biri.
Bilim insanlarının söylediğine bakılırsa, mtDNA'da gerçekleşen ve mitokondrinin normal bir şekilde işlev görmesini engelleyen mutasyonlar, sağlığımızı etkileyerek bir dizi kronik rahatsızlığa sebep olabiliyor.
Oxford Üniversitesi'nden kardiyolog Betty Raman ve diğer araştırmacıların COVID-19'un ardından hiçbir kalp veya akciğer rahatsızlığı yaşamamalarına rağmen kronik yorgunluk çekmeye devam eden kişiler üzerinde yürüttüğü bir araştırma, uzun COVID-19'un bazı belirtilerinin mitokondrideki bozukluklardan kaynaklanıyor olabileceği fikrine kaynaklık ediyor.
Efor sonrası halsizlik (PEM) olarak adlandırılan bu belirti, aynı zamanda genetik mitokondriyal hastalıklardan muzdarip kişilerde de görülüyor.
Buna göre, COVID-19'u atlatmaya çalışan kişilerin beyaz kan hücrelerindeki mitokondri ATP üretme konusunda o kadar da verimli değil.
Mitokondrideki ilgili bozuklukları gidermek üzere geliştirilebilecek bir tedavi ise uzun COVID-19'a da çare olabilirmiş gibi duruyor.
Uzun COVID-19 ile nasıl yaşanır?
Peki, günün sonunda, uzun COVID-19 ile birlikte yaşayabilmek için ne yapmamız gerekiyor? Britanya Kalp Vakfı, bu durumdan muzdarip olan kişilerin belirtilerine göre özetle şu önerileri paylaşıyor:
Yorgunluk ve nefes darlığı için
Duygudurum ve akıl sağlığı için
Beyin sisi, hafıza ve düşünme sorunları için
Eklem ve kas ağrıları için
https://bianet.org/biamag/yasam/264808-sonunda-bitti-derken-uzun-covid-19